UNDP Eğitimci eğitimi konuşmamın özeti

6 Aralık 2013 tarihli Birleşmiş Milletler Uluslararası Girişimcilik Merkezi’nde yaptığım konuşmanın özeti:

undp-osman

Eğitim ve Eğitimci

Eğitim dünya çapında zordur ve harcanan çabaların çoğu boşa gider. Daha verimli olabilmek için bazı şeylere değinmek gerekir.

İnsanlar eğitimlere katılırken, belli bir konu başlığı görürler, görmeseler bile beklentileri budur. Bu konu başlığına dair sağdan soldan duydukları okudukları bir şeyler vardır. Konu zihinlerinde şekillenmiştir. Konu zihinde şekillenmiştir ama aslında bir şey bilinmemektedir. Bildiğini zannetmek söz konusudur. Bunun üstesinden gelecek bir anlatımda bulunmak gerekir.

Bir başka sıkıntı ise, insanların isim ve konu başlığı öğrenme merakıdır. Van Gogh adını ve birkaç resmini görmüş olan biri, konu hakkında bilgi sahibi olduğunu zanneder. Aslında sadece “malumat” yani “information” sahibi olmuştur. Bir uçağın saat kaçta kalkacağını bilmek bilgi değildir. Bilgi, bir uçağın kalkabilmesi için nasıl operasyonlar yapıldığını öğrenmekle oluşur.

İnsanlar konu başlıklarında, isimlerde, hangi guru ne demişti diye düşünerek kaybolurlar. Kaybolduklarında da öğrenme biter. Eğitim çöpe gider. Bu nedenle ezber bilgiden kaçınmalı, insanların anlatılan şeyleri cümle cümle not almalarına engel olunmalıdır. Gerekirse kağıt kalemi yasaklayın, verime katkısı olur.

İnovasyon ve Yaratıcı Düşünce

İnovasyon, yaratıcı düşünce sonucu ortaya çıkar. Yaratıcı düşünceyi, işe yarayan farklı fikirler olarak tanımlıyoruz: İŞE YARAYAN FARKLILIK. Milka’nın mor ineği farklı olduğu için değil, işe yaradığı için yaratıcıdır.

İnovasyon için tek bir tarif tanım yapılamaz, yapılmamalıdır. Tarif yapıldığı an bir önceki eğitim ve eğitimci başlığı altında anlattığım sorunlara boğulursunuz. Tarif etmek yerine birden fazla açıdan bakarak anlatmak, örnekler vermek gerekir.

İnovasyon yapacak olan insan emirle hareket edemez, ederse inovasyon yapamaz. Önemli olan zihnini serbest bırakabilmesi, korku ve endişeden arınmaya çaba harcamasıdır. Bunun olabilmesi, inovasyon hedeflendiğinde o kurumda hiyerarşinin bir yana konmasını gerektirir. Eğer kurum yöneticilerinin kişilikleri buna müsade etmezse, orada inovasyon hayal olur.

Yeni bir şey ortaya koyabilmek için insanın halihazırda var olan çözümleri terk etmesi gerekir. Örneğin daha iyi bir klavye yapmak yerine iPad yapabilmek için, klavyesiz düşünebilmeyi başarmak gerekiyor. İnovasyon, içinde bulunulan endüstriyi değiştirmektir, örneğin iPod. iPod bütün müzik endüstrisini değiştirmiştir. Sadece insanların müzik dinleme biçimi değil, plak şirketlerinin çalışma biçimi değişmiştir.

Eğer iPod fikri ortaya atılırken biri çıkıp “acaba bu buluş için plak şirketleri ne der, adapte olabilirler mi” diye yakınmaya başlasaydı bugün iPod olmazdı. Ancak ne yazık ki kurumlarda inovasyon amaçlı toplantılar böyle sonlanmaktadır.

Dolayısıyla inovasyon için, mevcut sektörü ya da ürün yelpazesini DÜŞÜNMEMEK gerekir. Rakip firma ne yapıyor diye BAKMAMAK gerekir. Çünkü böyle düşünerek yeni bir şey ortaya koyamazsınız ancak varolanı geliştirmeye çabalarsınız.

Varolanı geliştirmekten ibaret bir kurumsal vizyon ise batmaya mahkumdur. Örnek: Kodak, Nokia.

İnsanlar bir işi belli biçimde yapmaya alışmıştır. Yaratıcı düşünceyi geliştirebilmek için alışkanlıklardan vazgeçmek gerekir. Örneğin çaya atılan şekeri nasıl daha iyi karıştırabiliriz diye düşünmek istiyorsanız bunu kaşıksız ortamda yapmalısınız. Ancak uzun süre kaşıksız kalmanızla, yeni bir yöntem ortaya koymanız mümkündür.

İnovasyon, yaratıcı düşünce gibi konularda ne kadar yapılandırılmış anlatımlarda bulunursanız verimlilik o kadar düşer. Bunun yerine yapılması gereken, insanların zihinlerinde kapalı tuttukları, çoğu kez varlıklarından bile haberdar olmadıkları kapıları açmaya ikna etmektir.

Sürüden ayrılmak şarttır. Sürüden ayrılan bir koyun kendi başının çaresine bakabilir. Ama sürü daima mezbahaya gider. Bu hiç bir zaman değişmeyecektir.